Dreame - GECE MİRASI
close button

Add Innovel to the desktop to enjoy best novels.

GECE MİRASI
book-rating-imgREADING AGE 18+
Kralitsa
Fantasy
ABSTRACT
Parmakların bu sayfalara dokunduğu an, hikâye uyanır. Bu satırlar, sessizliğin kanla buluştuğu bir eşiktir. Gözlerinle değil, kalbinin en karanlık yerinden okuman gerekecek. Çünkü burası, ışığın unuttuğu yer... Hazırsan, Gecenin kalbine yürüyelim. *** GECE MİRASI 1. Şafak Sancısı Gözkapaklarım, gri bir sabahın puslu eşiğinde aralandı. Londra'nın solgun ışıkları, sisin içinden ağır ağır süzülüyordu; sanki zaman, bir hayaletin rüyasına düşmüş gibi yavaşlamıştı. Üzerimde çiyin ürpertici parmak izleri geziniyordu tenimdeki nem, yalnızlığın soğuk dili gibi titrek ve dokunaklıydı. Ayaklarımın altında, geceyi içmiş koyu yeşil çimenler; ıslak ve suskun. Burası odam değildi. Bu nemli toprak, rüyanın bile kabul etmeyeceği kadar gerçekti. Bedenim hâlâ lacivert pijamamın mahmur sarmalındaydı; yumuşaklığı değil, sığınaksızlığı hissettiriyordu şimdi. Evimin sıcak duvarları, artık sadece bir hatıra; oysa ben, bu karanlık sabaha, yerin karnında doğmuşçasına bırakılmıştım. Geceden sabaha devrilmiş bir bilinç gibi, şafağın hemen öncesinde o geçit anında, zaman ile mekan arasında sıkışmıştım. Doğrulmaya çalıştım. Sis, ağaçların gövdelerine masalsı bir giz perdesi örmüş; her şey tanıdık ama erişilmezdi, sanki dünya, bir zamanlar içinde yaşadığım bir rüyanın hatırlanmayan son sahnesiydi. Zihnimde bir boşluk, bir uçurum. Anı dediğimiz şey, kendi gölgesine dönmüş, ne kadar zorlasam da geri çağrılamıyordu.Ve o an... bir ses içimde yıllardır yankılanan bir seanstan fırlamış gibi. Psikoloğumun sesi: "Becca, hiç kendinizi uyurgezerken, anlam veremediğiniz yerlerde bulduğunuz oldu mu?" O zamanlar saçma bulmuştum. Şimdi ise, o soru içime bir tığ gibi saplandı. Belki de ben... sadece uyurgezer değildim. Belki bir şey içimdeki başka bir ben - beni buraya, bu soğuk toprağa sürüklemişti. "Neden?" sorusu, artık sadece zihnimde değil, iliklerimde çınlıyordu. Tam o sırada, hava değişti. Korkunun bile adı yetmediği o karanlık, ruhuma gölgesini düşürdü. Başımı kaldırdım. Ve işte... Sislerin içinden akarak gelen bir figür. Zamana ait değildi. Saçları, ayazla ağarmış buğday taneleri gibi omuzlarına dökülüyordu. Yüzü... heykeltıraşın son darbeyi vurduğu an, mermeri canlıya dönüştüren o ince çizgideydi. Ve gözleri içinden gecenin geçip gittiği, sırlarla delinmiş kuyu gibi gözler... Şafak ağırıyordu. Ve parkta, bu saatlerde genelde benden başka hiç kimseler olmazdı. Adam şafakta avına çıkan bir gölge gibiydi. Kentin yarı uykulu uyanışında burada ne işi vardı? Gerçi aynı şeyleri muhakkak ki oda benim için düşünüyor olmalıydı. Pijamalarıyla çimlere uzanmış yalnız bir genç kız...Yaklaştıkça, dudaklarındaki kıvrım, karanlıkla alay eden bir şarkının ilk notasına dönüştü. "Vay canına... neredeyse bugün çok şanssız olduğumu düşünüyordum." Sesi... sisin içinden süzülen, damla damla akan buzdan bir nehir gibiydi. Bir göz kırpışı kadar kısa bir an - ve sonra nefesi ensemdeydi. Zaman, onun için bir oyun; mesafe, sadece bir yanılsamaydı. Gözlerini üzerime indirdi. Pijamalarımı süzerken dudağındaki kıvrım, açlıkla karışık bir haz taşıyordu. "Ne tatlısın... çimenlere uzanmış, kimseye ait olmayan küçük bir varlık. Tam bana layık bir yalnızlık." O an içimde bir şey koptu. Korkunun ötesinde bir şeydi bu - ilkel, hayvansı bir hayatta kalma dürtüsü. Tüm gücümle ittim onu. Sendeledi. Ve ben, kaçtım. Ayaklarım yere değmiyordu artık. Koşuyordum, değil... kaçıyordum. Bir çocuğun karabasanlardan sıyrılmak istercesine bilinçsiz çırpınışıydı bu. Ciğerlerim yanıyor, ruhum bedenimden sıyrılmak istercesine çırpınıyordu. Bir umut, arkama baktım... Yoktu. Belki de gitmişti. Belki de... Ama o soğuk el ansızın, boynumda. Ayaklarım yerden kesildi.Bir çığlık, doğmadan boğuldu boğazımda. Sallanıyordum. Göğsüm patlayacak gibi. Ellerim, boşluğu tırmalıyordu. Gözlerim, onun kehribar gözleriyle buluştuğunda... artık orada alay değil, yalnızca doymak bilmez bir açlık vardı. "Benden kaçabilecek kadar hızlı değilsin, ufaklık," dedi. Sesi, kar altında ezilmiş kurumuş yaprak gibi hışırtılı ve kesin. Dudakları aralandı - o dişler, insanlığa ait olmayan bir zarafetin tehdidiyle parıldıyordu. Ve sonra... Bir patlama gibi. Bir yangının başladığı an gibi. Acı. Dişleri şahdamırıma saplandığında, kanım, kendi sıcaklığıyla adamın yüzüne fışkırdı. Dünya... döndü. Gözlerim karardı. Bir çizgi çekildi aramıza; bedenim ve ruhum arasına. ..